İşçilik Alacaklarında Belirsiz Alacak Davalarına İlişkin Bir Değerlendirme

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununu 105-113. Maddeleri arasında dava türleri düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler İş Hukukunda işçilik alacaklarının hangi dava türleri ile istenebileceği konusunda önem taşımaktadır. Nitekim 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 107. Maddesi ile birlikte mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda yer almayan bir dava türü olarak belirsiz alacak ve tespit davası getirilmiştir.
 

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 107. Maddesine göre belirsiz alacak davası “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmenin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkansız olduğu hallerde, alacaklı hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açılabilir” şeklinde açıklanmıştır. Normalde Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.119 hükmü gereği talep sonucunun açık bir şekilde dava dilekçesinde belirtilmesi gerekirken, bu durum  istisna niteliği taşımaktadır. Çünkü belirsiz alacak davası açmak suretiyle davacı fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuğu için ya ıslahla bu kısmı istemeye hak kazanacak ya da ek bir dava açarak herhangi bir zamanaşımı problemiyle karşılaşmadan mahkemeden talepte bulunabilecektir. Belirsiz alacak davasının bir avantajı da yalnızca talep sonucunda gösterilen kısım için değil fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğu kısım için de zaman aşımını kesmiş olmasında yatmaktadır. Bilirkişi raporlarında alacağın tam değeri tespit olunduğunda davacı iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına takılmadan iddiasını genişletme hakkına sahip olacaktır. Bu durum ıslah olarak nitelendirilemez. Bu durumu HMK m.107/2 den anlamak mümkündür. Madde hükmünde bu durum, “Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğunda, hâkim tarafından tahkikat sona ermeden verilecek iki haftalık kesin süre içinde davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın talebini tam ve kesin olarak belirleyebilir. Aksi takdirde dava, talep sonucunda belirtilen miktar veya değer üzerinden görülüp karara bağlanır.” Şeklinde hükme bağlanmıştır.
 

Davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılabilmesi için davanın açıldığı tarih itibarıyla uyuşmazlığa konu alacağın miktarının yahut değerinin tam olarak belirlenememesi gerekir.
“Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır. Davacının alacağının miktar veya değerini belirleyebilmesi için elinde bulunması gerekli bilgi ve belgelere sahip olmaması ve bu belgelere dava açma hazırlığı döneminde ulaşmasının da (gerçekten) mümkün olmaması ve dolayısıyla alacağın miktarının belirlenmesinin karşı tarafın elinde bulunan bilgi ve belgelerin sunulmasıyla mümkün hale geleceği durumlarda alacak belirsiz kabul edilmelidir. Alacağın miktarının belirlenebilmesinin hâkimin takdirine bağlı olduğu durumlarda hukuki imkânsızlık söz konusu olur. Bu durumda davacı alacaklı, hâkimin takdir yetkisini nasıl kullanacağını bilemeyeceği için davanın açıldığı tarihte alacağının miktarını belirleyebilecek durumda değildir.”(Y.9. HD, 06.10.2020, E.2016/24262, K.2020/10629 sayılı ilamı)
 

Tarafların arasında alacak bakımından çekişme bulunması hali de belirsiz alacak davası açılabilmesi için yeterli değildir, burada yukarıda da anlatıldığı üzere objektif bir anlaşmazlık ya da kendisinden alacağı belirlemenin istenmesinin mümkün olmadığı durumları anlamak gereklidir.
Alacaklının bu türden bir davayı açabilmesi için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak belirleyebilmesi imkânsız olmalıdır.
 

Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir davanın açılmasında hukuki yararın olmadığının kabul edilmesi gerekir. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar şartı aranacaktır ve böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, alacağın baştan tespit edilmesinin mümkün olduğu hâllerde belirsiz alacak davasının açılabilmesi kabul edilemez.
Belirsiz alacak davası veya tespit davası açılması hâlinde, alacaklı, tüm miktarı belirtmese dahi, davanın başında hukukî ilişkiyi somut olarak belirtmek ve tespit edebildiği ölçüde de asgarî miktarı göstermek durumundadır. 7251 sayılı Kanun ile Hukuk Muhakemeleri Kanununda değişiklik yapılmadan önce kısmi eda dava açılması gerekirken belirsiz dava açıldığında Yargıtay 9. Hukuk Dairesi davayı usulden reddetmeden, hukuki yararın tamamlanabilmesi için davacıya süre tanırken, kanun değişikliğiyle birlikte hukuki yararın tamamlanabilmesi için süre verme imkanı kalmamıştır. Bu sebeple de Yargıtay içtihat değişikliğine gitmiştir. Hangi alacağın kısmi eda davasına hangi alacak kaleminin belirsiz alacak davasına dayandığının tespit edilmesi son düzenlemelerle birlikte oldukça önem arz etmektedir.  Hal böyle olunca da İşçilik Alacaklarına ilişkin dava açma sürecinde Profesyonel bir Avukatın yardımını almak çok önemli bir hale gelmiştir. İş Hukukuna İlişkin tüm sorularınızın cevabı ve çözüm yolları için Uzman Avukatımıza ulaşabilirsiniz.
 

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar

  • 18 Mart 2021
    Kovuşturmaya Yer Olmadığı Kararı (Kyok)
    Uygulamada takipsizlik olarak da bilinen kovuşturmaya yer olmadığı kararı Cumhuriyet Savcısı tarafından kovuşturma evresine geçebilmek için gereken yeterli suç şüphesini oluşturacak delil elde edilememesi ya da kovuşturma
  • 25 Mart 2021
    Zamanaşımı Definin Islah İle İleri Sürülmesi Harca Tabi Değildir
    Mahkemece davalının ıslahı geçerli kabul edilerek zamanaşımı defi dikkate alınmış, Özel Dairece maktu harç yatırılmadığından ıslahın geçersiz olduğu ve zamanaşımı definin dikkate alınamayacağı gerekçesiyle karar bozulmuştur.
  • 21 Mart 2021
    Çekte Rehin Cirosu Mümkün müdür?
    Çekler TTK m.795 gereği temel amacı ödeme vasıtası olan kıymetli evraklardandır. Günümüzde ise tacirlerin bono ve poliçe yerine tercih ettiği, çektikleri kredilerin teminatı olarak bankalara verdikleri herkesçe bilinen gerçeklerdir.
Bize Ulaşın
  • Sümer Mah. Prof Dr. Turan Güneş Cad. The İstanbul Residance A Blok No:90 Zeytinburnu / İSTANBUL
  • T 0212 582 70 59
  • W 0531 691 95 76
  • E info@tbmehukuk.com